Salı, Eylül 25, 2007

221

bazen değişmek isteriz. evet evet, kesin olarak böyle olmak istemiyoruzdur. o kadar net görünür ki bunca zamandır nasıl böyle yaşayabildiğimize şaşar, nice fırsatları kaçırdığımızı düşünürüz. sonra değiştirme zamanı gelince bakarız ki zamkla yapıştırmışız o istemediğimiz kısımları ve çıkmak istemiyorlar.

ev temizlemek istiyoruz diyelim. yıllardır kullandığımız eşyalar var ya da dün aldıklarımız, incik boncuktan ağır ve hantal olanlara kadar yüzlerce şey... herşeyi elden geçirip, ayıklamak bazen ne kadar zor gelir. hem zaten onları atıp yerine ne koyabiliriz ki? bomboş bir eve dönmesin? üstelik yıllardır biriktirdik canım onları. tamam biraz tozlu ve eskiler belki ama taaaa ilkokul aşkımın verdiği aşk acısını nasıl atarım ben? hem rengi çok güzel hem de ordan kalan boşluğa ne koyacağım? bütün hayatım bu ayrıntı ve incik boncukta saklı benim. tamam kabul ettim ya, eskidiler artık, çoğu sadece kalabalık yapıyor, toz üretiyor, nefes almayı zorlaştırıyor...

bi'hikaye okudum geçenlerde; öğretmen öğrencilerine diyor ki "her affetmediğiniz kişi için bir patates alın, üzerine o kişinin ismini yazın ve patateslerin hepsini bir torbaya koyup, bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin yanınızda taşıyın" velhasılıkelam bir haftanın sonunda bütün öğrenciler şikayete başlar "ay bu torbalar çok ağır, yorulduk, bittik, herkes bize bakıyor, kötü kokuyor..." "affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir."




Hiç yorum yok: