sen gölcük'teki evimizi bilmezsin. muhtemelen bahsetmişimdir daha önce ama kapısını açıp salona ordan da terasa çıkıp körfeze bakmadın hiç.
o evdeki son yaz. haziranın son haftası belki tam hatırlamıyorum. güzel bi' sıcak. herkes nereye kaybolduysa artık evde yalnızım. öğleden sonra iki gibi falan olmalı yanlış hatırlamıyorsam. arka tarafına geçtim terasın; yeşil çiçekler küvetlerin içinde, güvercinler ortalıkta. güzel yaz günleri olur ya, onlardan biri işte.
müzik dinlemek için kasetleri kurcalarken (evet, kasetler çoktu o zaman, kopya cdler daha yoktu ya da iki numara bu işlere bulaşmamıştı) ahmet arif'in kasedi geldi elime. yumuşak, kararlı, herşeyi bilen ve çocuk bi' ses evde anlatmaya başladı. terasa çıktım. bi' sandalyeye oturdum.
içerdeki bi' şişe şarap geldi aklıma. sonra bi' ağlamak. içtim. ağladım. şişenin dibinde üç parmak kalmışken telefon çaldı. "ağlıyor musun?" " yoo.. nerden çıkardın. iyiyim." "emin misin?" "eminim." "geliyorum."
ikimiz salonun ortasında bağdaş kurmuş oturur, şarap içerken, terasın kapısından babam girdi. (küçükken türk filimlerinde her ağladığımda babam dalga geçtiğinden sanırım, ağlarken yakalanmaktan hiç hoşlanamam.) benim şiş gözlerimle babamın gülen gözleri karşılaştı, geçti birbirinden.
aynı kapıdan ikinci kez girdiğinde elinde bi' tas yeşil erik vardı. ortamıza bıraktı "mezesiz içilmez."
seni seviyorum fiko.
Perşembe, Ocak 26, 2006
47
zaman: 22:48
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
ergen hallerimin bir bölümünü geçirdiğim o teras ve evde iki numerolan arka tarafta fikret kızılok söylerken inceden inceye bir salıncak vardı hatırladığım, sizin küvet içi çiçekler, yanında turşular, taklacı güvercinler, iki numeronun bir de kıyafeti ile bir örnek çantaları vardı, bir de eskicideymiş hissi uyandıran şazi nin fiko nun kıyafetleri, ne süperdi ya hep eğlenmişimdir sizde çok hareketliydi çünkü fiko ya da hayran hayran bakardım ağzımın suyunu akıtarak, akşam üzeri o işten gelir koltuğu vardır oturup kitabını okuduğu ... ne güzeldi be...
ah ahhh:)
yaşlandık kısım biz ahhhh lara başladıysak hayır etmeyiz artık
Belki sadece zamanından dolayı, belki de şu an seçemediğim br sebepten babam va oğlum filmi geldi aklıma...
derinizcim; zaman göreceli bi' kavram netekim:))
hüsn-ü deniz; ben filmi daha seyretmedim biraz unutulmasını bekliyorum:)
sen de unutmayasın filmi seyretmeyi :)
ahaha... valla olabilir, e.t.'yi seyretmedim daha bi' ara bakıcaz artık!
nice, really nice..
thanks, really thanks..
o evi özledim.bir de babamın ıslak ayaklarının terasta bıraktığı izleri takip etmeyi.küçüktük ozaman canla biz,dedektifçilik oynardık.babamı da düşman bellerdik, o çiçekleri sulardı haberi yokmuşcasına onu takip ettiğimizden.fonda da herzaman ya türk sanat müziği(trt fm) ya da müşfik kenterin orhan velinin şiiirlerini okuduğu kaset olurdu. şimdi gidebilme ihtimalim olsaydı tavanları alçak gelirdi kesin bana...
Yorum Gönder