119

sabah evden çıkıp, kutlu sokaktan gümüşsuyu parkı'na çıkan merdivenlere doğru yöneldiğimde havlayan köpek sesleri duydum. önce çok önemsemedim; koşup ağaca tırmanan kediye havlıyorlar diye düşündüm. ancak tam o sırada sokakların kurdu olduğu anlaşılan ve bizim oralarda daha önce görmediğim, kocaman koyu kahverengi tüylüleri olan bi' köpek; gururundan taviz vermemeye çalışarak, arkasını kolaçan ederek ancak hafiften umursamaz havalarında arada sırada havlayarak yanımdan geçti. n'oluyor demeye kalmadan bizim sokağın sahibi, beyaz tüylü sarı benekli ihtiyar yanında has adamı siyah benekliyle köşede beliriverdi. birbirleriyle uyumlu bi' şekilde havlıyorlar ve giden köpeğin arkasından bakıyorlardı.

önce tırsmadım, yoluma devam ettim. biraz ilerde iki tane daha köpek vardı. biri bizim çetedendi, tanıdım hemen ancak diğeri kahverengilinin arkadaşı olmalıydı. sokak için kavga ediyorlardı -anlarım hemen-. merdivenleri çıkmaya başladığım sırada merdivenlerin başında kahverengili takımın üçüncü üyesini gördüm, üçe üç bi' sokak savaşının ortasına düşmüştüm sabah sabah!!

merdivenlerin ortasına varamadan bizim takımdan iki tanesi usulca -şefleri gözümün içine baktı biraz mahçup, kusura bakma falan gibi bi'şeyler demek istediğini anladım ben hemen- yanımdan geçti ve merdivenlerin başındakine havlamaya-hırlamaya başladılar. derken merdiven köpek doldu. geçip gitsem mi? dönsem mi? kısa bi' muhasebe yaptım, olurda birbirlerine girerlerse benim için pek kötü olurdu o daracık yerde... naçar geri döndüm, yolu biraz uzatmak daha garantili olacaktı. garantili yol işe yarım saat geç kalmama sebep oldu...