Cuma, Kasım 23, 2007

229

geceleri genelde biraz geç dönüyorum eve...
geçen gece bi'kaza oldu tam önümüzde, köprü çıkışında, o kadar önümüzde ki, ilk duran araç bizdik. toz bulutu vardı her yerde. ben ambulans çağırdım. arabadaki diğer kişiler ilk yardım için indiler. ayrıntıları sonrasında gazetelerden takip ettik.
hep denir ya, hayat bir saniyede değişir diye, o kadar iyi bilmemize rağmen hep bilmiyormuş gibi yapmayı tercih ederiz. gerçi yaşayabilmenin kuralı bu belki...
yok yok... asıl mesele bunu bilip de, yaşamaya ona göre devam edebilmekte...on dakika sonra herşey değişecekse de değişmeyecekse de benim kafam rahat olmalı. bu ne demek; hayatı ertelememek demek. yok yok, hemen dünya turuna çıkmalı demiyorum. o başka bişey, alakasız bir kandırmaca. hayatınla ne yapmak istediğine kesin olarak karar vermek ve onu yaşamak kastettiğim. yapmak istediğimiz şeyler için kırmızı kar yağmasını beklememek.
herkes türlü şeyler isteyebilir bu noktada fakat biraz daha sakin olup bakınca ilk istekler yerini anlamsızlığa da bırakabilir. ölmeden önce skuba yapmış ya da bir deniz fenerinde sabahlamış ya da dünyanın bütün içkilerini içmiş ya da en yüksek binasına çıkmış, bangee jumping yapmış ya da en iyi 8000 filmi seyretmiş...olmanın bir önemi olacak mı?
bunların ötesinde olan nedir?

yine eve dönüş yolunda şöyle oldu;
yolda giderken bi baktık ki bizim olduğumuz şerit durmuş ancak yanımızdakiler hızla akmaya devam etmekte... konuşmaya daldığımızdan bir süre fark etmedik. sonra hemen çıktık sola dönmek için ışıklarda dizilmiş araçların arkasından. biz sola dönmeyecektik ki...
aklıma geldi;"işte dedim, hayatın içinde de bu şekilde hiç alakamız olmayan şeylere takılıp duruyoruz ve daha komiği bunu fark etmiyoruz bile... öylece duruyoruz."

2 yorum:

Mathy dedi ki...

biz duruyoruz, zaman geçiyor...
zamanın geçmesini engelleyemeyeceğimize göre, "biz"i harekete geçirebiliriz...di mi? :)

Adsız dedi ki...

hayat malesef bizi sürüklüyor ve öylece akıp gidiyor..