boş ev diye bir film var; bir çok yerde film ve yönetmeni hakkında birşeyler okudum, seyredenlerden methini duydum ve sonunda dün akşam bende seyrettim. (tam buraya koca bir sessizlik koydum, ona göre oku!)
herşey sıfıra varmak için diye düşündüm bittiğinde.
sen şimdi merak edersin, anlatsana biraz falan dersin ya da ilerleyen satırlarda dayanamayıp anlatacağımı düşünürsün ama hayır anlatmayacağım. anlatmaya hazır olmak için onları yeterince sindirmek lazım. ama bu tuhaf bir çelişki; hem güzel olduğu için bir an önce paylaşmak istersin hem de o şeyle aranda kurulan iletişim aynı o şekilde kalsın diye susmak! karıştı mı biraz? hmmm... mesela güzel bir çiçek görürsün, o an, o çiçeğe baktığın zaman, sadece onunla senin aranda olan bir durum söz konusudur. sen onu farkettiğinden dolayı (ya da tam tersi) o da seni farketmiştir. ikiniz bütün algılayan uzuvlarınızı ( tek taraflı da olabilir bu durum, hatta sanıyorum ki genelde tek taraflı maalesef) karşı tarafa yöneltirsiniz. şiir dedikleri şey de tam bu anları anlatır aslında. neyse, varmak istediğim nokta karışma eğilimi gösterse de buyrun bu taraftan; bu durumu birilerine anlatmaya başladığın andan itibaren o şeyden uzaklaşmaya da başlarsın! yaniii... güzel şeyler biraz insanın içinde durmalı sonra halka arz edilmelidir!
kendi kendime yukardaki gibi konuşmalar yapıyorum. bazen çok komik gelse de genelde keyifli oluyor. "çok yalnızım be atam!"
Salı, Ağustos 16, 2005
2
zaman: 13:02
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Anlat da izlemeye gerek kalmasın...
yanlız bırakmam o zaman seni,gör bak.
Yorum Gönder