evet çok hastaydım. hayır, kendimi acındırmak için söylemiyorum, bütün çıplaklığıyla gerçek bu. o kadar hastaydım ki görsen inan ağlardın. nineler gibi uyukladım öğle yemeklerinden sonra ve buna rağmen saatin 21.30'u gösterdiğini zor gördüm. günde takribi 15 saat uyudum sanırım. tabii ki telefonlar susmadı (yalan), eve çiçekler yağdı (külliyen...), annem ziyaretçilere çay yetiştiremedi(çarpılıcam). neyse bugün biraz daha iyiyim. zaten güneş de çıktı artık. sanırım botları yavaştan kaldırma zamanı geldi.
evde uyanık olduğum vakitlerin bi' tanesinde wim wenders'in paris,teksas'ını izledim. (festival'den önce bizim evde!)filim eski olduğu için (1984) çok objektif bi' değerlendirme yapamayacağım sanırım. ağır ilerledi, filimin sonunda beklenen karşılaşma ve diyalog aslında değişikti ama beni çok etkilemedi. seyretmeseydim bi'şi kaybeder miydim? pişman olur muydum? hayır.
zorunlu olarak evde oturmak hatta evde oturmayı bırak zorunlu olarak bi'şiler yapmak kadar can sıkıcı bi' durum yok bence.
kendi kendime konuşurdum sürekli, sana yazmaya başladığımdan beri konuşmalarımın bi' kısmını sana ayırdım. evet, bende yazmak istiyorum onları, üstelik çok daha güzel şeyler söylüyorum ve bazen o kadar enteresan şeyler söylüyorum ki -kendime ya da sana-
"bunu unutmamalıyım!" diyorum. "evet! unutmamalıyım! çok güzel bi'şi bu!"
ama malesef unutuyorum anlayacağın gibi. gerçi daha önce söylediğim gibi bi' moleskine'im var ama olmuyor ki kuzum; otobüste mesela (onların içindeyken sürekli konuşuyorum ya hepsi yazılacak kadar önemli olmuyorlar.) çıkar çantadan defteri kalemi de yaz! olmuyor, olamıyor, üşengeç bünyem
"tut aklında da inince yaz bari, ne o ö'le "çok önemli bi' yazarım" da "hayat memat meselesi bi' kurgu yakaladım, kaçırmam lazım havaları?""
diyorum kendime.
"evet" diye kabul ediyorum sessizce. "aklımda tutarım hem, bu sefer tutarım evet! kolay!"
Pazartesi, Mart 27, 2006
69
zaman: 17:17
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
geçmiş olsun şekerim, salgın var tikkat etmek lazım..
gece yatınca olur o ya bir de. yani uyuyamazsın da kalkıp yazmaya kalksan bir şey. zaten yazarsan da sonra kalkıp okuduğunda o kadar güzel olmadığını farkedersin. garip bir şey öyle sanki kendini kandırıyormuşsun gibi. evet evet. öyle bence. yani bana öyle oluyor.
silenzio; çok mersi cicim, ediyoruz işte kendi çapımızda ama bi' işe yaramamış bu sefer...
efe; yazınca olmuyor hakkaten, ses kayıt cihazları mı taşımak lazım acaba?(hala yılmıyorum; boş şeyler değil onlaaarr!!)
hastalandığınız, yorgan döşek yattığınız haberini 3 numaradan(numarayı doğru mu hatırlıyorum:)) almıştım, üzüldüm okuyunca. biraz güneş ışığı kendinize getirir diyeceğim ama onun da yarın tutulacağı tuttu :)
geçmiş olsun diyeceğim ama geçmiş zaten. o zaman "geçmiş" diyeyim sadece. offff, bu da iğrenç. evde yorgan döşek yatmaktan daha kötü bir şey varsa oda yazdığın yazılara böyle iğrenç espriler yapan sözüm ona bloggırlar :)
tamam kelimelerimi toplayıp gidiyorum.
bahar sanırım, gelirken düşündürüyor. yatak-döşek'te vakit ayırtıyor. güneş açtı burda. çiçekler hemen ardı. güneş altı taksim, bitki çayı şifa niyetine, benim yerime, benden olsun. iyi gelsin.
geçmiş olsun be şeker...
anyone; :)evet numara doğrudur ve saolun varolun efenim. hem bırakınız dağınık kalsın etraf, bazen iyidir:)
modiglianiciimm; nacizane blokumuzda sizi aramızda görmek ne güzel:) rica ediciim çaylar benden olsun bu sefer...
mathy; geçti sanki hakkaten ya da az kaldı galiba, annem öyle diyor en azından:))
ben öbür blogtan geçmiş olsun dediğim için o kısmı pas geçip asıl geliyorum konuya...yazıcaklarımı unutuyorum demişsin bende hali hazırda 183 tane konu mevcut.Çok dara düşersen paylaşabiliriz.Üstelik hepsi de birbirinden ilgi çekici konular.Rasgele biri üzerine yazsan kral tv en iyi çıkış yapan bayan blogır ödülünün açık ara favorisi olursun.hadi bi' daha geçmiş olsun.
snıfff... inan gözlerim yaşardı. işte budur dostluk, kardeşlik, sevgi, arkadaşlık... heyecandan konuşamıcam daha fazla...(araşalım corni:))
http://mechlive.blogspot.com/2005/07/blogging-topics.html
Yorum Gönder