Pazartesi, Eylül 04, 2006

122



haftasonu için kıyıköy'e gitme planı vardı, ancak bu kez hava şartları sebebinden olmak üzere tahmini 8. kez ertelendi. onun yerine samatya meydanındaki üçüncü balık festivalinin sonuna gidildi. sonu dediğim upuzun boş bi'mangal ve çocukların istila ettiği küçük bi'sahneydi. balık, bira, midye yedik zara'nın "ıııııı"layarak okuduğu türk sanat müziği parçaları eşliğinde. çenem düştü benim, evet yorulunca bö'le oluyor kuzum; hem çenem düşüyor hem de saçmalama potansiyelim tavan yapıyor.

dönüşte liseden bi' arkadaşım aradı, tekrar izmit'e döndüğünden uzun zamandır görüşememiştik. gece dışarı çıkalım, love'a gidelim dedi. biliyosun gay bar, hani yılbaşı gecesi de gittiğimizden bahsetmiştim. gece hayatından el çekmiş olmama rağmen arkadaş hatırına tamam dedim. neyse, uzatmıcam, gecenin saat birinde dışarı çıkıp sabahın beşinde dönecek enerjiye sahipmişim hala... gay barda olmama ve yanımda bi'erkekle(hayır gay değil) gitmeme rağmen ikisi erkek biri bayan olmak üzere talibim çıktı bu arada...

7 yorum:

Mathy dedi ki...

kısmetin insanı nerede ve nasıl bulacağı hiç belli olmuyor...ee hadi bakalım hayırlısı!!!:PPP

KM dedi ki...

gay bar kulturum pek yoktur cok sukur ortamlarini bilmem:) ama gay bar da talip cikmasi, erkekler tuvaletinden kadin cikmasi ya da tam tersi kadar garibime gitti :))

gaia dedi ki...

sorma kuzum:))

gay barlar epey süredir popüler mekanlar arasında aslında... "marjinal" ortama giren insanlar daha rahat davranma hakkını otomatik olarak kazanıyorlar sanki. popüler olma sebepleri bu bence... yoksa yanında erkek olan bi' bayanla, karşı taraftan hiçbir çağrı mesajı gelmeden aleni bi'şekilde flört etmenin nasıl bir açıklaması olabilir ki?

. nothing . dedi ki...

"flört etmek" içinde yaşanılan kültürle de bağlantılı bir şey galiba.

bunca senedir avrupada'yım, karşı taraftan bir çağrı mesajına falan ihtiyaç duymadan insanlar barda, cafede vs. rahatça birbirleriyle flört etmekde. bireyselcilik aşırı geliştiği için insanlar istedikleri gibi davranma özgürlüğüne sahip oluyorlar doğal olarak.

türkiye gibi kadın-erkek ilişkilerinin sınırının toplum tarafından çizildiği yerlerde de sanırım bu özgürlük marjinal ortamlar da ifade ediliyor dediğin gibi.

amsterdam'daki "bazı" gay barlarda ne tür bir marjinallik olduğunu ise söylemeyeyim, bırak kalsın.

Adsız dedi ki...

1-5 garip bir saat duzeni. niye oyle yerlerde 10-11'de hayat olmuyor anlamiyorum. veya giden insanlar nasil bir sonraki gun ise gidecek saatte uyuyabiliyorlar sonra..

neyse, o degil de resimdeki demir zincirler acaip sucuk istetti canimi. zaten sucuk saniyorum her seferinde.

alttire dedi ki...

onlar sucuk değil mi?
ağlamak istiyorum.

gaia dedi ki...

sucuğa karşı önlenemez bir istek olduğu hissine kapıldım blog camiasında:)