Çarşamba, Mayıs 30, 2007

202

işyerindeki mutfakta sabahları oturmayı seviyorum. özellikle yaz günleri. bazı yerler sanki birbirinin devamı gibi.

güneş henüz dönmemiş. sabah serinliği. sıcak bir günün ilk saatleri. radyoda trt fm çalarken içilen türk kahvesi. kahvaltı sonrası sabah sohbeti. yıkanmış bi'balkonda çıplak ayakların ıslaklığı. uzun yaz günlerinin yaz akşamlarına yakışması. kıyafetlerde, duygularda, düşüncelerde bi' hafiflik, bi' mutluluk.

kılıç çiçeğim yine coştu. gerçi bütün çiçeklerde aynı şey var. doğada herşey yenilenip bütün bereketini sunarken, insanın dışında durmaya çalışması ne kadar mümkün olabilir?

bazen içinden geçenleri yazdığında ne kadar dillere pelesenk olmuş ve klasikleşmiş, artık duymaktan sıkıldığımız basitliğe dönüşüyorlar. başka bi' yöntem bulmalı anlatmak için.

köye gittiğimde kiraz toplarken ağzıma ezginin günlüğünün şarkısı takıldı. kendi kendime mırıldanıp durdum. "nasıl etsem nasıl yapsam da anlatsam..."






ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ

Çıplak heykeller yapmalıyım
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için.
Ey önünden geçen ak sakalli kasketli
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci.
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım. Resimlerden.

Şu oğlan çocuğuna bak.
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.

Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin.

Söylemeliyim.
Yok
Yok... meydanlarda bağırmalıyım
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.

Resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor.
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını.
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı
O biçimsiz Bizans şarkısı.


Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam?
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu.

Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere.
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...

Sait Faik Abasıyanık

5 yorum:

Asuman Unsal dedi ki...

di mi kiraz mevsimi, mevsimlerin en geçgini;
S.F.Abasıyanık ne mühiş adammış, şimdi okurken ben de mırıldandımda şarkıyı, hatta dün sabah aklıma takılan şarkı da buymuş, şimdi hatırladım.

bazı günlerin huzuru Hüsnü nün sesinden mi kaynaklanıyordu acaba,

ne kadar kendimce bir yorum oldu değil mi?

Anlaşılmak gibi derdi olmayanlar için, benim için kuzum...bugün okuduğum en güzel şey için bir de :)(:

skoer dedi ki...

Artık kokuyu alenen alıyorum.

Mathy dedi ki...

bana ne zaman fal bakcan sen?

sabah kahvaltılarını ve sohbetlerini seviyorum...

gaia dedi ki...

ne zaman:)

Mathy dedi ki...

ne zaman istersen, döndüm ben artıkın...:)