Salı, Şubat 06, 2007

171

zafer;
*savaşta kazanılan başarı.
*birçok emek ve tehlikeli uğraşma pahasına erişilen mutlu sonuç, yengi, utku.
*bir yarışma veya uğraşıda çaba harcayarak elde edilen başarı.


zafer denilince senin aklına ne geliyor kuzum?

birine karşı kazanılmış zaferlerin ne kadar anlamı var?

karşındakinden güçlü duruma geçtiğinde "ne anlamı var bütün bunların?" demez mi insan? ve bi' yerde kendine kızmaz mı?

başkasıyla girişilen bu yarış aslında ne kadar manasız...

kendime karşı kazandığım zaferlerde, ötekilerde duyduğum burukluk hissini asla duymadım.

insanın kendine karşı kazandığı zafer...

7 yorum:

Adsız dedi ki...

bu arada 171 olmuş,
ne'de çabuk geçiyor günler ...

Mathy dedi ki...

yarışları oldum olası sevmedim zaten...kazanan taraf ve kaybeden taraf..taraf olmayı da sevmiyorum galiba...galiba...

. nothing . dedi ki...

hayat devamlı bir kazanma ve kaybetme üzerine kurulu, hayatta kalma çabası varolma savaşında üstün gelenin yaşamını devam ettirebildiği bir çaba.

bu genlerimizde yazılı bir kere. doğaya ne kadar karşı gelirsek gelelim, doğamızı değiştiremiyoruz (doğaya karşı gelmek de doğaya karşı bir zafer kazanma uğraşısı mı peki?)..

bu varolma güdüsü ile mağaralardan çıkıp koskoca uygarlıklar kurmuşuz insanoğlu olarak. artık toplum dediğimiz kompleks sistemin parçasıyız, toplum içersinde varolabilmek de devamlı ötekine karşı zafer kazanmayla olan bir şey.

istesen de istemesen de taraf olmak, hayat dediğimiz bu yarışı devam ettirmek zorundayız. bu yarışı nasıl götürebildiğimiz bize bağlı tabi, ötekilerini ezmeden ortaya güzel bir yarış koymak önemli olan.

böyle bir yarış ve yaşam kavgası verebilmek içinde ilk zaferi kendimize karşı kazanmak zorundayız sanırım.

ne zamanki bu zaferleri başkası için de kazanmayı becerebiliyorsun, o zaman en büyük zaferi kazanmışsın demektir bence.

gaia dedi ki...

eğer birini rakip alıyorsan varacağın yer ancak onun biraz üstüdür. hadi bunu geç, insanın çıkış ve varış noktası kendi kapasitesine ve hedeflerine göre olmalı. yoksa sonu mutsuzluk...
yani diyelim ki bi' işyerindesin ve terfi için aynı pozisyondaki biriyle bir yarışa giriyorsun ve kazanıyorsun. bu mudur? sadece karşındaki kişiye odaklı hareket ettiğinden çok daha başka şeyleri görmemiş olmak çok olası, üstelik bunun insana gereksiz bir hırs ve tutku verdiğini de görmek lazım. eğer insan elinden geleni zaten yapmalı... (doğal olan bu değil mi?)
ve elinden geleni yaptığında zaten olman gereken gerçek yerde olacaksın.
burdan bakınca ise elinden geleni yapmanı engelleyecek senden başka kim var?

. nothing . dedi ki...

toplum içersinde zaten her zaman öteki önemli bir unsur değil mi bizim yaşam stratejimizi belirlememizde önemli bir rol oynayan? kendi yetenek, bilgi ve görgümüz girdiğimiz yarış veya uğraş içerisinde gösterdiğimiz çaba için tabii ki vazgeçilmez derece de önemli de, o yarış sonunda zaferi nasıl kazandığımız daha da önemli sanırım.

zafer kazanma tutku ve hırsla alakalı olarak değerlendiriliyorsa zaten tehlikeli sulara yelken açmışız demektir birey olarak. egomuzun ve bencilliğimizin bize hazırladıkları girdaba yakalanmak içten bile değil. o yüzden insanın kendine karşı kazandığı zafer önemli.

insan elinden geleni yapmalı da, bazen kontrol edemediğimiz dış faktörler ne kadar elinden geleni ortaya koyarsan koy olman gereken yerde olmanı engelleyebiliyor. elinden geleni yapmasına rağmen gudik bir eğitim sitemi yüzünden odtü yerine bilmem ne üniversitesinde okuyan biri sistemin kurbanı mıdır, yoksa geçmiş karmalarının hesabını mı ödüyordur? sanırım cevap bu ikisinin ortasında bir yerde, bilemedim şimdi. (karma nerden karıştı olaya birden anlamadım).

ama kesinlikle hem fikirim, insanın önündeki en büyük engel kendisi. kendini yendiğin anda en büyük zaferlerden birini kazanıyorsun sahiden.

neyse işte, bugün doğan çocuklara isimler:

erkekse: zafer
kızsa : zafire

gaia dedi ki...

:))

metemorfoz dedi ki...

tüketim zafersiz olmaz.